Kabul etmesi acı, ama bu durum gerçektir: Kötülüğün (yani karanlık tarafın) gücü her zaman fazladır. Kötülerin sesi her zaman 'daha yüksekten' çıkar. Yıllardır iktidarda olmalarına rağmen; kendileri gibi düşünmeyen, aydın ve namuslu insanlara karşı bu kadar küstah, bu kadar terbiyesiz, bu kadar cahilane ve bu kadar öfkeyle saldırabilmelerinin; ve bütün bunların üstüne, sanki zulme uğrayan onlarmış gibi "zavallı ve masum" pozlar takınacak kadar tıynetsiz olmaları, bu kişilerin ne kadar "kötü" insanlar olduğunu göstermeye yeter.
Türkiye'deki aydın ve namuslu insanların terminolojisinde ise onlara "iktidar yalakası", "yandaş medya" veya kısaca "a-ke-pe'liler" diyoruz. Bu güruhun "cahilane" bir üslup ve "ilkel tavırlar" benimsemiş olması sizi kandırmasın. Bunlar cemaat ve biat kültüründen geldikleri için, kendi adlarına düşünemez ve sorgulayamazlar. Liderlerinin, abilerinin, şeyhlerinin veya hocalarının onlara işaret ettiği bir takım "söylemler" çerçevesinde "topluca" (yani tıpkı bir hayvan sürüsü gibi) hareket ederler. Güçlerini de bu "sürü psikolojisi"nden alırlar. İşte bu nedenden ötürdür ki, onları "doğru sözler söyleyerek" veya "nazik ve mantıklı" bir söylem tutturarak ikna edebileceğinizi düşünmeyin! Yani bu yaratıkları sanki "kendi kendilerine düşünme ve muhakeme edebilme yetenekleri olan ve bağımsız kişilik sahibi kişilermiş gibi ele alıp tartışmaya girmenin bir anlamı ve faydası yoktur. NERDEN ÇIKTI BU ADAMLAR? NEDİR BUNLARIN VARLIK SEBEBİ?
Maalesef Atatürk'ün kurduğu "Aydınlanmacı" Cumhuriyet rejimi kesintiye uğramış durumda... İnsanlık tarihi, sürekli ilerleyen ve insanlığın gelişimine paralel seyreden doğrusal bir süreç değil. Aydınlığa doğru ilerleyen dünya, zaman zaman karanlıklara gömülüyor. Sümer uygarlığının yıkılması, Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından gelen Ortaçağ karanlığı, Avrupa'da 1920'li yılların iyimser ve demokrat Batı uygarlığının yerini 1930'lu yılların faşizmine bırakması... vs. buna örnek gösterilebilir. İnsanlık daha önce de "korkuların ve boş inançların" tutsaklığı altına girmeyi gönüllü olarak kabullenmişti. Bu açıdan bakıldığında, 2000'li yılların başlangıcı itibarıyla Türkiye'nin tekrardan "karanlık, boğucu ve korkutucu" bir evreye giriyor oluşu, "aydınlık bir Türkiye idealine inanmış namuslu insanlar" olarak bizi üzüyor ve umudumuzu kırıyor. Ama "insanlığın daha aydınlık bir şafağa uyanmadan önce her zamankinden daha karanlık bir gece yaşaması gerektiği"ni kabul etmemiz gerek belki de... |
facebook'ta paylaş! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.