10.02.2010

Yandaş Medya ve İktidar Yalakaları Bilgi Kirliliği Yaratarak Yalan ve İftira Yayıyor


Çok uzun süredir sistemli bir bilgi kirliliğine maruz bırakılmaktayız. Bu süreç sonunda, herkesin bağıra çağıra konuştuğu ama pek çok kimsenin "ne konuştuğunu bile anlamadığı" bir duruma geldik. Yakın gelecekte bu durumun daha iyiye doğru gelişeceğine dair bir emare yok.

Maruz kaldığımız bilgi kirliliğine bağlı olarak, uzunca bir süredir konuştuğumuz dil de farklılaştı. Alev Alatlı'nın 'afazi' olarak nitelendirdiği bir durumla karşı karşıyayız.

Söz yitimi (afazi), tıbbi bir terim olarak, konuşma ve konuşmayı anlama yeteneğinin kısmi veya tamamen kaybı anlamına gelir. Söz yitiminin bir başka tipi ise Celbedilmiş Toplumsal Söz Yitimidir. (Induced Social Aphasia)

Celbedilmiş söz yitimi, sözlü ve yazılı iletişimde kullanılan terim ve kavramların tanımlarının tam olarak yapılamaması veya kavramların bilinçli olarak makul tanımlamadan muaf tutulmaları nedeniyle ortaya çıkan kavram karışıklığı veya anarşisinin bir ifadesidir. Bu durum özellikle ülkemizde, kavramlar üzerine bina edilen fikir ve savların geçersizleşmesinden, farklı görüşler arasındaki iletişimi imkânsızlaştırmasına kadar birçok hayati sorunun temelini oluşturmaktadır.

Yanda Medya Kavramların İçini Boşaltıyor ve Bu Sayede Safsata Yaratıyor

Yani 'afazi'; kavramların ve sözcüklerin içeriğinin boşaltılması sonucu ortaya çıkan bir "iletişimsizlik ve düşünsel boşluk/kısırlık" durumunu belirtmektedir.










Eski solcu/liberal kökenli yalakalar, nezaketten yoksundurlar. Sıkışınca "terbiyesiz ve seviyesiz" bir üsluba sığınırlar..
Bu duruma hemen bir örnek vermek gerekirse:

Mesela Ahmet-Mehmet Altan kardeşler, veya Emre Aköz, veya Mümtazer Türköne veya Murat Belge veya bu tarzdan kişiler kendilerini "liberal ve demokrat" olarak tanımlayabilmek ve kendileri gibi düşünmeyen insanları "Ergenekoncu, darbeci, faşist" olarak tanımlayabilmek adına; kendilerini ve karşıtlarını tanımlamak için kullandıkları bütün kelimelerin içini boşaltmışlardır.

Demokrasi, liberalizm, faşizm gibi kavramların önce içlerini boşaltmak, sonra da bu kelimeleri tersyüz etmek suretiyle bilinçli bir 'afazi' operasyonu uygulamışlardır. Bu sayede ne demokrat ne de liberal olan ve hem entelektüel hem de toplumsal anlamda basbayağı 'faşist" olan bu güruh, kendilerini 'demokrat ve liberal' ve fakat "akıl ve vicdan sahibi" insanları "faşist" olarak tanımlayabilme cüretini kendilerinde bulabilmektedirler.

AKP adlı özünde faşist partinin de kendine "demokrasi havarisi" bir kisve biçmesi; ve gerçek demokrat ve özgürlükçü insanları "darbeci / Ergenekoncu" vs gibi gerçeklikten uzak sıfatlarla yaftalamaya yeltenmesi, işte sözünü ettiğimiz bu sürecin, yani 'afazi'nin sayesinde olabilmiştir.

Biraz dikkat edecek olursanız farkedeceksiniz ki;

  • Bu kişiler esasen ahlak ve terbiyeden pek nasiplenmemiş olup; sıkıştırıldıklarında çok çabuk terbiyelerini kaybederler

  • Genel olarak çirkin bir fiziksel yapıya sahip olan bu insanların gülümsediklerini pek göremezsiniz. Yüzlerinden uğursuzluk ve melanet akmaktadır

  • İstisnasız bütün bu tiplerin kadınlarla ilişkileri sorunludur. Psikolojik yapıları bozuktur.

  • Bu tipler genel anlamda espri yeteneğinden yoksundurlar. Bu durum, kafa yapılarının 'zeka'dan değil 'kompleks' ve 'hezeyan duygularından' oluştuğunu göstermektedir.

  • Yüzlerinde meymenet yoktur. "Öfke ve nefret" bu tiplerin adeta alamet-i farikasıdır.

  • Faşist ve dinci bir partiye, "faşizme karşı çıkmak" adına destek olacak kadar akıl ve mantıktan yoksun bu tipler, tutarlı bir mantık örgüsü kurmak yerine "zırva, polemik ve yalan"dan medet umarlar.
Bugün maalesef sözcüklerin ve kavramların içeriği boşaltılmış durumda! Ortak bir sosyal ve siyasi dil tutturmakta zorlanıyoruz.

Öteden beri felsefe konusunda zayıf, yazılı kültürle ilişkisi sorunlu ve kısıtlı bir toplumduk. Genel anlamda 'soyutlama' yeteneği Türkiye'de ve Türkçe'de zaten pek gelişkin sayılmaz.

Son 30 - 40 yıldır giderek bozulan eğitim sistemimizi de buna ekleyecek olursak, elde ettiğimiz sonuç içler acısı: Kendi anadilini doğru dürüst konuşup yazmaktan aciz insanların büyük bir ekseriyet oluşturduğu bir halk olduk.

İşte böylesi amansız bir "afazi" ortamında, mugalâta ve retorik yeteneğine sahip olanlar; uydurdukları (veya kendilerine ezberletilen) zırvaları süslü ve yüksek oktavdan seslendirdikleri ölçüde sanki "haklı ve muteber" fikir adamlarıymış gibi algılanıyorlar. Oysa bu bir yanılgı, hem de büyük ve esaslı bir yanılgı.

Sağlıklı ve dengeli bir mantık sistemini temel alarak "Peki ama neden?" veya "Bunun böyle olduğunu nereden biliyoruz?" gibi soruları sorup karşımızdaki safsatacıların mantık(?!) örgüsünü alaşağı etmek aslında çok da zor değil. Yeter ki sağlam ve tutarlı bir bilgi birikiminiz olsun.





facebook'ta paylaş!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İzleyiciler